Canım kardeşim Aykut’la iki yıla yakındır görüşmüyorduk.
Sürekli İstanbul’a gelicem, gelicem diye diye oyaladı beni..
En sonunda geldi. Hem de ne gelmek..
Beraber Gaziantepspor maçına gittik. Hele son saniyelerde gelen golden sonra resmen kendimizden geçtik..Yarım saat sevinç çığlıkları attık.. 😀
Çok şükür Allahıma sorun yaşamadan atlattık. Dikkatimizden kaçmayan bir konu ise rakibin gerçekten canla başla mücadele ediyor olmasıydı.!
Benden
Böbrek Ağrısı – Devlet Hastanesi Çilesi
Karacan Dershanesi’nde uzun bir aradan sonra pazar günü derse girdim. Daha ilk dakikadan itibaren sancılar hissettim böbreklerimde. Dersin sonunu zor getirdim.Hemen çıkıp, taksiye atladım. Doğru Numune’ye. Çaresiz olmanın ne kadar kötü birşey oldugunu hastalanınca her an daha iyi anlıyorum. İnanır mısın, hastaneden içeri girdiğimde dayanılmaz ağrılar içerisindeydim.Bir taraftan inanılmaz bir ağrı çekiyordum, bir taraftan mide bulantısı yaşamaya başlamıştım. Hayatımda insanı bu kadar önemsemeyen başka bir yer hatırlamıyorum. Hastaneler.. Ölsen insanın yüzüne bakmazlar..
“Neyin var” dedi doktor? Böbreklerim agrıyor, iki büklüm oldum diyorum. “İdrar tahlilinden sonra bakalım” diyor. İdrar tahlili için gidiyorum, 1 saat sonra alırsın diyorlar.. O 1 saat içerisinde değiştirmediğim köşe başı, yatmadıgım sedye kalmadı. Allahım kimseye verme bu ağrıyı. Başımı hafif sedyenin başlıgına dayasam hemen midem bulanıyor kötü oluyorum. Daha fazla dayanamayıp koştura koştura tuvaletin yolunu tutuyorum. Bir güzel çıkarıyorum. Birde ne göreyim, kan! Şok durumları..Nasıl olmasın ki, artık iyice “gidiyorum bütün aşklar yüreğimde” falan oluyorum. O derece. Hemen koşa koşa Doc ‘a gidiyorum, diyorum ki böyle böyle bak kan geldi çok kötüyüm ben.Tahlil de tahlil ondan sonra bakıcaz deyip duruyor.. Yine yatmaya gittiğimde gittiğimde yine aynı durumla karsılastım. Hemen koştur koştur tuvalete. Bu kez hizmetli ben çıkarırken, fırçaladı beni. “Lavaboya değil, tuvalate eğilip yapacaksın bu işi!” diye. Tuvalet bok içinde! Resmen eziyet yaşadığım o esnada, bu lafların arkasındaki nedenini de söyledi.”hemşire onları fırçalıyormuş.! “Ölüyorum diyorum, kolumu itip lavaboyu temizlemeye çalışıyor. Çıkarken kulağına “böyle de bir insan işte” diye fısıldamadan edemedim.
Sonuçlar için 3 kez gitmeme ragmen açıklanmadı denildi. Hala kıvranıyorum ağrıdan. Sonunda açıklandı. Doc’a gittim baktı “kum veya taş olabilir” dedi. O kadarını bende biliyorum demek şimdi aklıma geliyor.Yarın için ürolojiye gitmem gerektiğini orada anlaşılabileceğini soyledi. Ondan once bir iğne vurul, ağrı geçsin dedi. Harbiden geçti.Üroloji için salı günu 9:30 da sanırım hastanede hazır bulundum. Arkadaş ne kadar çok insan hastalanıyor bu memlekette. Sabah 6 dan beri bekleyenler bile varmış- ki akşam 6 ya kadar bekleyecekler-. Ürolojiden sıra aldım. 12:50 yazıyor. Allahtan müsait ise girebilirsiniz dediler.Dedim ki sorun böyle böyle, röntgen ve ultrason çekilmem gerektiğini ayrıca bol bol su -günde 2-3 litre- içmemi soyledi.Yeni bir macera için kapıdan çıktıgımda, tüp kuyrugu vardı sanki. Çalışanlar o kadar umursamamaz, o kadar halden anlamazlar ki! Sıra bana geldiğinde saat 10 du. Röntgen için 12:51 de gelmem soylendi, ultrason için ise bugun yer kalmadıgını yarın ise 7:30 burda bulunmam gerektiği söylendi. Ayrıca ultrason için 1 ay sonraya gün veriliyormuş, yeni öğrendim.
Bu 2.5 saatlik sürede gittim, kahvaltı ettim. Boğaz havası soludum. Saat 1 e yaklaştıgında gidip sıramı aldım, tam saati gelmeden sıra da vermiyorlar. Hani yukarıda 12,51 yazan yer var ya,o saatte çalışanın basına gideceksin, diyeceksin ben geldim. O da sana sıra verecek ki rontgen çekilebilesin. Sıra bana geldi, yemek vakti gelmiş yemeğe cıktılar.Yarım saatte orada bekledim. Küfür etmemeye gayret gosterdim. Çünkü ağrım yoktu. Ayrıca bana da gerek kalmadı. Herkes bir bir kayıyordu.Bir kadının ıse sırası geldiği, numarası yandıgı halde (6 dan beri bekleyen kadın) içeri girdiğinde çekmemişler. Beklemen lazım demişler saatin gelmedi demişler. Mal adam, o zaman niye numarasını yakıp yanına cagırıyorsun. Kahve içiyorlarmış içeride. Kadın çıldırdı tabi. Üstüne bir de yeni numara almak, tekrar beklemek zorunda kaldı. Rontgeni çektirip, sonuçlar için de 20 dk bekledikten sonra doktorun yanına gittim. Şöyle bir iki kaldırdı indirdi, birsey gorunmuyor dedi ultrason çekilince bunu da getir beraber bakalım dedi. Bende agrım olursa ne olacak? dedim. “Bol su iç ve birkaç ilac yazıcam onları al” dedi. Verdiği ilaç Buscopan ve Majezik.. Zaten kullandığım ilaçlardı..Bu arada saat 14:00 olmuştu. Koca gün inanır mısın, birşey elde edemedim. Rontgende de birşey gorunmemesi, sanki beni “Doc sallamadı” kuşkusunu uyandırdı.
Çarşamba sabah 7 de uyanıp hemen koştur koştur Numune’ye koştum. Bir de ne göreyim ekmek kuyrugu gibi bir kuyruk. Sanırım orda yatanlarda olmuştur. -1,-2 gibi aşağı katların merdivenlerine kadar uzayan bir kuyruk oluşmuş. Tam bir rezillik yani. Keyfini bekledğimiz, çalışma isteği uyanacak insanlar ise ayrı bir denyo.
Randevuyu aldıgım tarih 4 Mart’ı gösteriyordu. Umarım birşey orda da çıkmaz. Zamanla geçer.
Kısacası,
Devlet hastanelerindeki hastalarımız ne yazık ki inanılmaz kötü durumda. Hiç sevgi ve saygı görmüyorlar. Oracıkta ölse gitse, inanıyorum ki umrunda olmayacak insanlar bile çıkar.Personel ise kendi hallerinde. Sadece mesai saati için çalışıyorlar. Benim gorduklerım tabi…
Ne önerirsin?
En başta insan olmalısın.Hasta bir insanın durumunu anlamasın.Bir yaşlı kadın seni anlamıyorsa, tekrar anlatabilir, 3.4. ye anlatabilirsin. Öff dememeli, başkasına göndermemelisin. O yaşlı bir kadın, insan..
Unutma ki ;
” Bir hazine avcısı, altın ve gümüşünü tartmak için sizi kullandığında, haz ve ızdırap kefeleriniz, ister istemez, yükselip alçalacaktır.”
Ansızın Gelen Rüzgar
Hiçbir zaman başımıza bir musibet gelmeden anlayamayız ya hayatın değerini, sevdiklerimizin önemini..
“Daha dün beraberdik. Gülüp eglendik. Ben istanbula geldim, oda koyde kaldı. Ertesi gun bir telefon,arayan babamdı.” Savas Tanju da fena oldu” dedi. Sok gecirdim. Nefes alamadım. Cunku hersey o kadar guzel giderken, gordugum her yerde sohbet etmekten keyif duydugum ınsandı. Epey haber alamadım. Herkes ıyı oldugunu, bu durumu atlattıgını soyledi. Benım de ıcım rahatladı. Ancak daha sonra koye gıttıgımde. Yıkıldım. Olamaz dedim, olmamalı dedim. Iyi bir insanın basına neden hep kotu seyler gelir dedim. Hayat dolu bir insanın basına bunların gelmesini yediremiyordum kendime. Ama düşününce insanın, yasamın dogasının bu oldugunu kendıme inandırmaya devam ettim. Arkadasım felc olmustu. Beyin kanaması gecirmişti. Ama gorunce ınanın o yasam dolu ınsanı , nutkum kesıldı. “Ilk geldıgı zaman daha kotuydu. Sımdı hıc olmazsa yuruyebılıyor. ” diyen üc bes arkadasın etkisiyle biraz olsun yine rahatlamaya calıstım. Bu güzel insan artık “Baston” ile yürüyordu. Vucundunun sol tarafı, felcliydi. Hayatı film seridi gibi gözleri onunden gecer ya ınsanın, bunu yasadım.
Dilerim Allah’tan en kısa sürede eski saglıgına kavusur KRAL.
Yıne hayatımı sorgulamaya devam ettigim bir gecede ansızın beklemediğim bir mesaj aldım.
Mesajı atan KRAL’dı.
“Bugun varsın yasadın, peki ya yarın , yarın sabah gözlerini acamayıp sevdiklerini göremiyeceğini düşündün mü? Kacırdıkların, kaybettiklerin, kırdıkların hiç aklına geldi mi? O yuzden en iyisini yapıp, sevdiklerine haykır.. “Iyıki varsın ” diye. Ben basladım bile “iyiki varsın!.” KRAL.
ve bu aksam ki mesaj,
“Kraldan Kral Dostlara selam olsun..”
Yazmak isteyip de bu satırlara aktaramadığım onca cümle var yüregimde..
Hello World!
Merhaba ve bloguma hoş geldiniz! Bu ilk yazımda sizlerle tanışmanın heyecanını yaşıyorum. “Hello World” her yazılımcının kodlama serüvenine başladığı klasik bir başlangıçtır, ve benim de bu blogda sizlerle olan yolculuğumun ilk adımı olacak.
Bu sayfada teknoloji dünyasının hızla değişen yüzüne, yazılım geliştirme süreçlerine, yazılım testinin inceliklerine ve mühendisliğin derinliklerine dair pek çok içerik bulabileceksiniz. Aynı zamanda, sporla olan bağımı, günlük hayattaki gözlemlerimi ve kişisel deneyimlerimi de sizlerle paylaşacağım.
Bu blog, teknoloji ve yazılım dünyasına olan tutkumun yanı sıra, spor ve günlük hayatın getirdiği ilhamları da bir araya getirdiğim bir alan olacak. Yazılarımda bazen derin teknik konulara dalacağız, bazen de sporun enerjisini ve kişisel hayatın getirdiği küçük mutlulukları birlikte keşfedeceğiz.
Hepinizi bu yolculuğa katılmaya davet ediyorum! Sizinle birlikte öğrenecek, tartışacak ve gelişeceğiz. İlk adımımızı birlikte atarken, umarım bu blogda geçireceğiniz zaman hem bilgilendirici hem de keyifli olur.
Tekrar hoş geldiniz ve “Hello World!”